2 Aralık 2008 Salı

%1 Şans Karşısında %100 Beklemek

Beklemek çok acı.

Neyi beklersen bekle, kimi beklersen bekle AMA sonunu bir daha görememek, koklayamamak, sarmalayamamak, koruyamamak olduğunu mıh gibi bildiğin beklemekten, ümitsiz, yorgun, kaygılı, beklemekten bahsediyorum.

"Ne olursa olsun benim başıma da bir mucize gelsin" diye duaların en güçlüsünü edip o mucizenin gerçekleşme ihtimalinin %1 olduğunu söyleyenler karşısında %100 verilen manevi mücadeleden, sadece dualarınla, anılarınla baş başa kalacağını bildiğin ve çocukluğundan beri en iyi temennilerinin olduğu evladının ümidini beklemekten...

Ölüm hakikaten düştüğü yeri yakıyor. Bunun anisi, beklenileni, iyisi, kötüsü yok!
Ama işte bir yerlerde ayrılıyor ölüm; evlatlarını kaybeden anne babalarda son derece derin bir çizgi ile ayrılıyor ve yangın düştüğü yerde bir gün sönmüyor, üzerine hangi suyu dökersen dök devam ediyor, her gün yeniden kavuruyor.

Şimdi bir hastanede %100 beyin ölümü gerçekleşen, gencecik bir evladın bekleyişi var. Büyük ihtimalle dünyanın bir çok hastanesinde aynı şekilde bekleyen başka başka evlatlar var.
Her zaman var, her gün var. Ani ölüm haberlerini her gün o ya da bu sebepten alan binlerce anne baba var. Çok acıtıcı, çok incitici, çok bilinmeyeni, bütün duyguların en çoku... Hiçbir kelimenin, hiçbir duygunun karşılığı olmayanı.

Düşünüyorum,
Ağlıyorum,
Dua ediyorum onlar için...
ama ne fayda sadece ben kadar kalıyorum.

Derin derin nefes alıyorum ümitsiz ümitlerin karşısında. Dayanabilme gücü diliyorum insanlara. Tüm anne babaları hayat karşısında gazi mertebesine koyuyorum. Ama bir gün dışardan bakanların beklemeleri bitiyor, geriye anılar, paylaştıklarınız kalıyor ama bir yerlerde birileri devam ediyor beklemeye. Ne olursa olsun %0 karşısında, %100 beklemeye.

Bir gün uyanacağım ve bunlar yaşanmamış olacak, şu kapıdan girecek diye %100 bekleyen dünya üzerindeki bütün anne babaların, HAYAT GAZİLERİNİN yüreklerindeki ümidin karşılığını verebilecek bir varlık olarak gelebildiğim bir sistemde olsaydım keşke ama olmuyor.

Hayat bu gelip, geçmiyor...

aeveri 02.12.2008

*Öncelikle sevgili ablama ithaf edilmiştir.







30 Kasım 2008 Pazar

Kendime İthaf olunmuştur 16/02/2006

Hokkabaz sevişmelerin iç gıcıklayıcı tutarsızlığında anlamını yitirmiş hüzünlü bakışların vardı. Sen manidar cümlelerin virgülleri duyarlılığında, susmuşluğumun ağır soluklu gecesiydin aslında. Yalnızlık ve yarım kalmışlığın izsel bir dönüşümünü sunduğun çığlık gecesinde, yüreğimin yangını için suladım bahçemdeki çiçekleri. Senden olmakla, "sen olmak" arasındaki farkı öğrendiğimde yelkovanla akrep olmayı anladım. Hep biraz geç ya da erken kalıyorduk birbirimize. İç susuşları, tehlikeli bir çığlığın yalnızlığı! Terk ediş ve sıradanlığın dansı vals kıvamında... Tangosuz kaldım, sahneme gel! Yangın ormanlarında açan bir çiçeğin son gülüşü ellerim.

ASLA ESKİSİ DEĞİL... (retRo)!
aeveri 30.11.2008

KESİT

GELDİM, GÖRDÜM, BULAMADIM, TERKETTİM, KIZDIM, BAĞIRMADIM, KONUŞTUM, GÜLDÜM, DÜŞTÜM,SEVDİM, OKUDUM, BAKTIM, SORDUM, CEVAPLADIM, KISKANDIM, İSTEDİM, ALAMADIM, İÇİMDE SAKLADIM, DIŞIMDA BULAMADIM, BAHANELERİM OLDU, İTİRAZ ETTİM, SAVUNAMADIM, SEVİLDİM, ÖLDÜRMEK İSTEDİM, YÜZDÜM, CAMLA MEDİTASYON YAPTIM, KAYBOLDUM, YAZDIM, DİNLEDİM, ŞARKI SÖYLEDİM, DÜŞEYAZDIM, BİLEMEDİM, RESİM YAPTIM, SOKAKLARDA SABAHLADIM, DANS ETTİM, SARHOŞ OLDUM, GÜNEŞE BAKTIM, MEYHANEYE GİTTİM, SEVİŞTİM, SAVAŞTIM, DELİRDİM, ŞİŞMANLADIM, ZAYIFLADIM, TERK EDİLDİM, EVİM OLDU, GİYİNDİM, EŞYALARIMI SATTIM, BORÇLANDIM, VEFALI OLDUM, SOYUNDUM, TERK ETTİM, HAYIR DİYEMEDİM, EVETLE EZİLDİM, HAKKIMI ARAYAMADIM, İÇİMİ GÖRDÜM, BODRUM'DA YAŞAMAK İSTEDİM, İSTANBUL'A AĞLADIM, AŞIK OLDUM, ACI ÇEKTİM, PİŞMAN OLDUM, DÜŞÜNDÜM, TEŞEKKÜR ETTİM, SEVDİKLERİM ÖLDÜ, AĞLADIM, VEFASIZ OLDUM, RİCA ETTİM, SABIRLI OLDUM, HAKLININ YANINDA OLDUM, HASTALANDIM, İYİLEŞTİM, DÖVME YAPTIRDIM, YUNUSLARLA YÜZDÜM, EVLENDİM, ALDATILDIM, BOŞANDIM, AKILLANDIM, USLANMADIM, KEŞKELERİM OLDU, MELEKLERE İNANDIM, SEVDALANDIM, ANLATAMADIM, KORKTUM, KAÇTIM, SUAL OLDUM, YÜZLEŞTİM, DİNLEDİM, ÇIĞLIK ATTIM, GÜZEL SOFRALAR KURDUM, HER ZAMAN EŞYALARIMI KAYBETTİM, KENDİMDEN YORULDUM, ANLAMIŞ GİBİ YAPTIM, SAKLADIM, SİNİRLİYKEN GÜLDÜM, SİNİR ETTİM, İNATLAŞTIM, YENİLDİM, GEZDİM, TOZDUM, HATA YAPTIM, AYNI HATAYI GENE YAPTIM AMA HEPSİNİN SONUNDA HEP "BEN" OLDUM...................................................................! 

aeveri 30.11.2008

Biliyordum, arıyordum, buluyordum, ağlıyordum...

Biliyordum…
Bir gün
benim de
senin gibi
usulca geçen
yalnızlıkların ortasında
mıh gibi
bitmeyecek
gecelerimin olacağını,
yanından ayrılmayı istemeyeceğim,
ne öğrenebilirsem öğreneyim,
gözlerinden neyi görebilirsem göreyim diye
suskun bir inatla,
yanında kalmak için
türlü numaralı zamanlarımın olacağını,
sadece söylediklerine değil,
hayata karşı duruşuna bakıp,
ufacık,
saf,
tertemiz,
özel
hissedebileceğimi
ve
ardından
tuzlu
suların
içinde
yüzeceğim
yıllarımın


olacağını

biliyordum.



Arıyordum…

Bugün gecelerini, yarın gündüzlerini, gelecekte fikirlerini, geçmişte duygularını, çırılçıplak ve savunmasız ağlamalarını, sarmaş dolaş gülmelerini, o camdan kalbin kırılamayacağı korunağını bulmayı arıyordum. İsmini, fiziksel özelliklerini, neyi sevip neyi sevmediğini, yanımda mı değil mi diye düşündüğüm birini değil “SENİ” arıyordum.

Buluyordum…


Karalama defterimde, yüzleşeceğim yarınları ve geçmişi buluyordum aynanın paslanmış yüzünde. Yüzleşme meselesi zor, kolayını buldurmak için seni arıyor, arıyor sonunda buruşmuş çarşafların şehvetli sevişme aralıklarında bıraktığın izleri buluyordum.
Ağlıyordum…
Baktığımda, güldüğümde, seviştiğimde, düşündüğümde, duygulandığımda, denizde, havada, karada, Bodrum’da, İstanbul’un sevdiğim köşelerinde, anılarımda ağlıyordum. Hak karşısında, haksızlık karşısında, Atatürk’e her baktığımda ağlıyordum. Sana baktığımda da ağlıyordum ama en çok neden ağladığımı anlamadığın ve öylece yüzüme baktığında ağlıyordum, neyi anlamadığını söyleyeyim şimdi, gözlerimden değil,yüreğimden ağladığımı görmediğin için ağlıyordum.


aeveri 30.11.2008

Öylece baktım içime ve el salladım sana ISSIZ ADA_M.

Kalabalık gene ortalık bu aralar...

Zaten bekler bekler ya bir anda çoğalırlar ya da bir anda alıp başlarını çekip giderler.
Kısacası içimde de tıpkı dışımdakiler gibi zamanlamayı tuturabilen yok!
Yalnız kalmak isterim (ama derin bir yalnızlıktan bahsediyorum) geldikçe gelir, çoğaldıkça çoğalırlar aynen dınısının dınısının dınısı şeklinde... Kalabalıklaşmak isterim çıt yok, "eee daha birkaç gün önce buradaydınız" der dururum içimdeki duvarlara,
kulağıma dönen ne bir cevap ne bir kelam ne de mor pencereden bakan bir silüet.
Sadece kendi sesimin ekosu, sadece kendi mor silüetim... O kadar boş, o kadar sessiz.

ISSIZ ADAM "görülmeli"...


aeveri 30.11.2008