30 Kasım 2008 Pazar

Biliyordum, arıyordum, buluyordum, ağlıyordum...

Biliyordum…
Bir gün
benim de
senin gibi
usulca geçen
yalnızlıkların ortasında
mıh gibi
bitmeyecek
gecelerimin olacağını,
yanından ayrılmayı istemeyeceğim,
ne öğrenebilirsem öğreneyim,
gözlerinden neyi görebilirsem göreyim diye
suskun bir inatla,
yanında kalmak için
türlü numaralı zamanlarımın olacağını,
sadece söylediklerine değil,
hayata karşı duruşuna bakıp,
ufacık,
saf,
tertemiz,
özel
hissedebileceğimi
ve
ardından
tuzlu
suların
içinde
yüzeceğim
yıllarımın


olacağını

biliyordum.



Arıyordum…

Bugün gecelerini, yarın gündüzlerini, gelecekte fikirlerini, geçmişte duygularını, çırılçıplak ve savunmasız ağlamalarını, sarmaş dolaş gülmelerini, o camdan kalbin kırılamayacağı korunağını bulmayı arıyordum. İsmini, fiziksel özelliklerini, neyi sevip neyi sevmediğini, yanımda mı değil mi diye düşündüğüm birini değil “SENİ” arıyordum.

Buluyordum…


Karalama defterimde, yüzleşeceğim yarınları ve geçmişi buluyordum aynanın paslanmış yüzünde. Yüzleşme meselesi zor, kolayını buldurmak için seni arıyor, arıyor sonunda buruşmuş çarşafların şehvetli sevişme aralıklarında bıraktığın izleri buluyordum.
Ağlıyordum…
Baktığımda, güldüğümde, seviştiğimde, düşündüğümde, duygulandığımda, denizde, havada, karada, Bodrum’da, İstanbul’un sevdiğim köşelerinde, anılarımda ağlıyordum. Hak karşısında, haksızlık karşısında, Atatürk’e her baktığımda ağlıyordum. Sana baktığımda da ağlıyordum ama en çok neden ağladığımı anlamadığın ve öylece yüzüme baktığında ağlıyordum, neyi anlamadığını söyleyeyim şimdi, gözlerimden değil,yüreğimden ağladığımı görmediğin için ağlıyordum.


aeveri 30.11.2008

Hiç yorum yok: