5 Ekim 2010 Salı

Selam Olsun!

öylece içimden geldiği gibi anın içinde derine gitmeden ya da ileriye bir çapa atmadan yaşadığım ne varsa ama sadece şu anda...

Sorgular, düşünceler, davranış kalıpları, inançlar olmadan ve pek tabii ki bunları belleyen korkular olmadan olduğum yerde açıyorum işte, mis gibi bir koku üzerimde aslıma veriyorum ellerimi.

Hep koşullanmışız, hep şartlanmışız biz, bize neler etmişiz? Özellikle korunuyoruz sandığımız taraflar tarafından aldanmışız. Hep tecavüz etmişler ama ettirmişiz, hiç hayır diyememişiz çünkü korkmuşuz "BEN" demekten... Sindirilmişiz, yoksun bırakılmışız cebimize koyulan yalanlar ve geleceğin parlak ışıkları arasında. Şimdi, öyle bir gökyüzünde yaşıyor ki insan neden diye sormayı bile aklına getiremiyorsun. Korktuklarımız değil mi şekillenişlerimiz? Yalnızlıktan korkmak değil mi istemediğimiz kılıfların içinde yapmacık maskelerle dolaştırılmaya zorlanan. İstemediğimiz eşyalar belki kılık kıyafetler, evlilikler, evler, hiç sevmeden yenen yemekler, kim ne der diye ya da desinler diye yapılanlar. Durmuyoruz, "yeter ulan bir mola" diye bağırmıyoruz hiçbirimiz? Başkaları ile ilgilendiğimiz(!) kadar içimize inip bakmıyoruz, kaç kere sorduk kendi kendimize "sen iyi misin, senin için ne yapabilirim" diye? Çok mu önemsiziz çok mu unuttuk doğduğumuzda içimize konan ışığı, ne kadar zamandır duymuyoruz özdeki sesimizi ve neden hep dışardayız?


Çünkü dışarısı kolay olan, çünkü dışarısı yalan olan, çünkü dışarısı en rahat saklanabildiğin yetmez kendini yüzde yüz olarak kandırabildiğin tek alan...Varsayımlar üzerinden oyun oynamak, işi şansa bırakıp sonrasında dövünmek ya da sahte mutluluk anının kralı ya da kraliçesi olmak kolay.

Sıkıyorsa zor olanda, zor alanda buluşalım, sıkıyorsa alışkanlıklarımızın yönünü içimizden gelen seslere çevirelim, bakalım o zaman neler çıkacak karşımıza? Kapıyı açıp "gir içeri" diyebilecek miyiz yoksa "aaa sen de kimsin hiç hatırlamıyorum seni" deyip bir çocuğun ilk kez sevdiği birini kaybettiği ilk an şokuna dokundurmadan kedi pisliğini örter tutumunda mı kalacağız?

Bunları düşünmek lazım, bunları sorgulamak lazım... Derinlerdeki sıfatsızlığımıza selam edip kendimizi etiketsiz sevmek lazım ki dünya nefesimiz olsun ve biz yeryüzüne hiç inmeyelim.


İçimdekilere selam olsun!

aslita 05.10.2010




Hiç yorum yok: